Röportaj

Kaşıkçı katillerinin cezası oldu

Yasin Aktay, Kaşıkçı’nın ölümünün, canına kast edenleri, varlığından daha çok tehdit eder hale geldiğini söylüyor. Aktay, “Onun öldürülmesini aklından geçiren insanların hepsine bulaşacak bir bela haline geldi. Muhtemelen Kaşıkçı’yı öldürmemiş olmayı en çok isteyenler onlar olacak. Çünkü Kaşıkçı’nın öldürülme biçiminin ortaya çıkması, onların yakasını hiçbir zaman bırakmayacak bir cezaya dönüştü” diyor.

AK Parti Genel Başkan Danışmanı ve gazeteci yazar Yasin Aktay, Suudi Arabistan konsolosluğunda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın dostuydu. Kaşıkçı konsolosluğa doğru, kaçırılma ihtimalini de göze alarak yürürken, nişanlısı Hatice Cengiz’e “Eğer geri dönmezsem Yasin Aktay’ı ara” demişti. Yasin Aktay’la Cemal Kaşıkçı’nın kaybolduğunu duyduğu andan itibaren neler yaşadığını, neler hissettiğini ve Kaşıkçı’yı konuştuk.

Cemal Kaşıkçı ile ne zaman nasıl tanışmıştınız?

Aslına bakarsanız ne zaman tanıştığımızı çok net şekilde hatırlamıyorum. Yaklaşık 10 yıl kadar önce televizyon programlarında ve tartışma programında karşılaşmaya başlamıştık. Daha sonra İstanbul’da toplantılar, konferanslar, çalıştaylarda bir araya geldiğimizi, çeşitli başlıklarda sohbet ettiğimizi hatırlıyorum. Bu toplantılar arttıkça tanışıklığımız bir aşinalığa dönüştü. Zamanla dostluğumuz da gelişti.

KAÇIRILMAKTAN KORKUYORDU

Konsolosluğa gideceği ile ilgili bir bilginiz var mıydı?

Hayır kişisel olarak bana bir bilgi vermemişti. Konsolosluğa gideceğinden haberim yoktu. Bana haber vermiş olsaydı da kendisi bir bilgi vermeden, bunun kendisi için bir tehdit oluşturabileceğini düşünmem mümkün değildi. Yurtdışında bulunan, memleketinden uzakta bulunan Suudi Arabistan vatandaşları ile ilgili anlattığı bir takım kaygıları oluyordu ama konsoloslukla ilgili özel bir kaygı ifade etmemişti. En son görüştüğümde onun gündeminde konsolosluğa gitmesini gerektiren bir durum olduğunu da hatırlamıyorum.

Genel anlamda Suudi Arabistan’dan kendisine karşı gelebilecek bir tehlike beklentisi var mıydı?

Elbette ki ama ölme, öldürülme, suikast tehlikesinden ziyade, kaçırılma veya tutuklanma korkusu idi. Konsolosluğa giderken konsolosluğun bir tutuklama için uygun bir ortam oluşturabileceği kaygısı taşıyordu. O yüzden girerken başına bir şey gelmesi haline benim aranmam hususunda nişanlısını tembih etmiş olduğunu anlıyorum.

ARKADAŞLARI KONSOLOSLUĞA GİTME DİYE UYARMIŞ

Haberi aldığınızda neredeydiniz? Ne yaptınız? Nerelerle bağlantı kurdunuz?

Genel Merkezdeydim. Yazımın son rötuşlarını yaparken arandım. İlk anda o kadar büyük bir vahamet hissetmedim. Tabi hemen aklıma kaçırılmış olabileceği düşüncesi geldi ama telefon hattının ucundaki o sesin telaşı beni de etkiledi. Hele de konsolosluktan çıkmazsa bana haber verilmesi yönündeki tembihini duyduğum zaman işin epey ciddi olduğunu anladım.

Hemen Suudi Arabistan vatandaşı olan ortak dostlarımızı aradım. Çünkü en son birlikte görüşmüştük. Son görüşmelerimize şahit oldukları için daha çok şey bilebilirler diye düşündüm. Onlardan gelen ilk tepki konsolosluğa neden gitmiş olduğu yönünde bir şaşkınlıktı. Konsolosluğa gitmiş olmasına bir anlam veremediler hatta kızmış olduklarını hissettim. “O kadar nasihat ettik gitme diye” dediler.

Kendi aralarında böyle bir konuşma geçmiş o zaman?

Tabi kendi aralarında böyle bir konuşma geçtiğini anladım. Ne yapılması gerektiği hususunda fikirlerini sordum. Onlar da “Senin ismini bu şekilde vermiş olduğuna göre, yapabileceğin her şeyi yapman ve herkese haber vermen gerekiyor çünkü durum ciddi” dediler. Ben de bunun üzerine emniyet güçlerine, istihbarata haber verdim. Cumhurbaşkanımız o gün MYK toplantısındaydı. MYK toplantısına da bir not göndererek durumdan haberdar ettim.

ÖLDÜRENLERİN YAKASINI BIRAKMAYACAK BİR CEZAYA DÖNÜŞTÜ

Neden Kaşıkçı’yı ortadan kaldırmak istemiş olabilirler?

Suudi Arabistan’da bu işi yapanlar bir tür iktidar paranoyası içindeler. Yoksa Kaşıkçı’nın varlığının, Kaşıkçı’nın ölümünün onları tehdit ettiği kadar, tehdit etmesi mümkün değildi. Ölümü çok daha büyük bir tehlike haline geldi onlar için. Ama bunu hesaplayamazlardı, bilemezlerdi.

Şu anda onun öldürülmesini aklından geçiren insanların bütün hepsine bulaşacak bir bela haline geldi. Muhtemelen Kaşıkçı’yı öldürmemiş olmayı en çok isteyenler onlar olacak. Çünkü Kaşıkçı’nın öldürülme biçiminin ortaya çıkması, onların yakasını hiçbir zaman bırakmayacak bir cezaya dönüştü.

Ama bu işi yapanlar elbette kârlı çıkmak için, başlarındaki bir belayı defetmek için yaparlar. İnsanların muhaliflerine nasıl baktıklarıyla, muhaliflere tahammül etme kültürleriyle de ilgili bir durum. Neticede bir adam muhalif olsa bile onu tolere etmeyi başarabiliyorsanız daha muktedir olursunuz. Tolerans üzerinden kurulan bir iktidar her zaman daha güçlü bir iktidardır. Bastırarak yok ederek kurulan iktidar korkakların iktidarı oluyor.

YÖNETİMİ TEHDİT POTANSİYELİ HİSSETMİŞ OLMALILAR

Kaşıkçının hangi yönü, hangi özelliği onları rahatsız etmiş olabilir?

Bir defa Kaşıkçı çok etkili ve güçlü bir figürdü. Güçlü bir eleştirmendi. Siyaseti analiz etme gücüne sahipti. Sözleri dünyanın her tarafından okunan, izlenen bir kişilikti. Muhtemelen onu öldürenler onun şahsında Suudi Arabistan’ın mevcut yönetimini tehdit edecek bir potansiyel hissetmişlerdir.

O potansiyel aslında bunların o korkularının ürettiği, büyüttüğü bir potansiyel. Yoksa Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın mevcut siyasi konjonktürü içerisinde böyle bir rolü oynayabilmesi, böyle bir gücü ortaya koyması çok da mümkün değildi aslında. Ama onlar onu belli ki çok güçlü gördüler.

ÇOK ŞEY BİLDİĞİ DOĞRUYDU

Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan istihbaratının uzun süre danışmanlığını yaptığı için çok fazla şey bildiği, bir nevi kara kutu olarak isimlendirildiği söyleniyor. Bu nedenden dolayı da öldürülmüş olabilir mi?

Kaşıkçı’nın çok şey bildiği doğru. Eskiden Suudi Arabistan istihbaratıyla iç içe çalıştığı, Turki El Faysal’la, Halid Faysal’la hatta Velid Tellal’la beraber çalıştığı doğru ve bundan dolayı Suudi Arabistan’ın birçok sırrına da vakıftı ama bu sırlar yeni kralla birlikte aslında anlamını yitirmişti. Sırf bildiklerinden dolayı öldürülmüş olmaktan ziyade, onun gelecekte muhalefeti toparlayıcı bir etki yapması ihtimali göz önünde bulundurularak öldürülmüş olması daha akla yatkın görünüyor.

SELMAN’IN VELİAHT ATANMASINI İSTEMEMİŞTİ

Muhammed Bin Selman’la hangi noktalarda fikirleri uyuşmuyordu?

Muhammed bin Selman’ın veliaht prens olarak atanmasını çok da uygun karşılamıyordu. Orada veliaht prenslikle ilgili teamüllerin ve geleneklerin göz ardı edildiği bir atamayla veliaht prens ilan edilmişti. İlk başta ona karşı çıkmıştı. Daha sonra veliaht prensin birçok alandaki politikaları da itiraz ettiği politikalardan oldu.

Özellikle Yemen’de Arap Baharı sürecinde karşı devrim süreçlerini destekleyen tutumlarına ciddi bir eleştirisi vardı. Katar krizinde de çok ciddi bir muhalefeti vardı. Yani genel anlamda bir ayrılığı vardı.

HUKUKSUZ TUTUKLAMALARA KARŞI ÇIKIYORDU

Kaşıkçı’nın İhvan üyesi olduğu da söyleniyordu. Bugün Suudi Arabistan’da birçok İhvan üyesinin tutuklandığı ve nerede olduklarının dahi bilinmediğini düşündüğümüzde bu anlamda bir bağ var mı öldürülüşünde?

İyi bir entelektüel olduğu için her çeşit entelektüel ile arası iyiydi, İhvan çizgisinde olan insanlarla da arası çok iyiydi, liberallerle de arası çok iyiydi. Hatta bir ölçüde her ne kadar İhvan çizgisinden olan insanlara yakınlığı var idiyse de o çizgi içinde liberal bile sayılıyordu son dönemlerde. Kendi hayatı içinde dönüşümler de geçirmiş bir insandı. Ama İhvan ile organik bir bağı olduğunu söylemek zor. Suudi Arabistan’daki bu keyfi tutuklamalara karşı sesini yükseltenlerden biriydi. Bu da tabi ki çok rahatsızlık veren bir sesti.

TÜRKİYE’DEKİ ARAPLAR ETKİLENMEZ

Cinayet Türkiye’de yaşayan Arapları nasıl etkiledi?

Arap dünyasından olan ülkelerin vatandaşlarının çok da etkilendiğini sanmıyorum. Bu eylemi yapanlar ellerine yüzlerine bulaştırdığı için muhtemel başka eylemlerin de önü kesilmiş olabilir. O nedenle insanlar kendilerini daha güvende hissedebilirler. Hem bu insanların böyle bir şeye kalkışma noktasında ciddi anlamda cesaretlerinin kırılmasından dolayı hem de bu olay dikkat ederseniz bir konsolosluk binasının içinde bir konsolosluk merkezinde gerçekleşti. Diğer Arapların şu anda korkmasını gerektiren bir durum yok.

Cinayet Suudi Arabistan’da gerek halk gerekse kraliyet ailesinin diğer fertleri tarafından nasıl karşılandı?

Çok gayrı resmi yollardan gelen bazı duyumlarımız var. Cinayet Suudi Arabistan içinde bir infial oluşturmuş durumda. İnsanlar çok ciddi kaygılar taşıyorlar. Bir insanın bu şekilde öldürülmüş olması, öldürenlerin kraliyetle ilişkilerinin çok iyi olması bu durumla ilgili kaygıları çok ciddi anlamda artırmış. Ciddi bir huzursuzluk da oluşturdu.

Bir arkadaşı Cemal Kaşıkçı için “Kaşıkçı kendisine İstanbul’da sıcak bir yer bulmuştu” demişti. İstanbul ve Türkiye Kaşıkçı için ne ifade ediyordu?

Türkiye Kaşıkçı için İslam dünyasının merkezi gibi bir anlama sahipti. Hele son zamanlarda İstanbul’un bütün Müslüman entelektüeller için buluşma merkezi haline gelmesi dolayısıyla bütün yakınlarını, sevdiklerini özlediğinde hasret giderebileceği bir yerdi. Sevdikleri ile sohbet edip, fikir alışverişinde bulunabileceği bir düşünce merkezi, kültür merkeziydi onun için. Dolayısıyla Türkiye’ye de büyük önem atfediyordu. Arap Baharı sürecinde Türkiye’nin bu ülkelere ilham verdiğini düşünüyordu ve bu ilhamın daha da güçlendirilmesi gerektiğini hissediyordu.

Nişanlısı Hatice Hanım’la tanışıyor muydunuz? Nasıl tanıştılar?

Evet, daha önceden de tanıyordum kendisini. Hatice Hanımla bir mülakat vesilesiyle tanıştılar. Hatice Hanım kendisini önceden biliyordu. Bir mülakat talebinde bulunduğunda tanışıklıkları başlıyor. Röportaj üzerine bir iki defa buluşmak durumunda kalıyorlar. Daha sonra da bu şekilde ilişkileri gelişiyor. Türkiye’ye geldikçe Hatice Hanım’la görüşmeye devam ediyorlar.

29.10.2018

http://www.gercekhayat.com.tr/roportaj/kasikci-katillerinin-cezasi-oldu/

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu