Kitaplar mirasa değil kütüphaneye
Bir kuyumcu titizliğiyle kütüphanelerini işleyen kitap tutkunları, kitaplarının kendilerinden sonra da değerini bilen ellerde olmasını istiyorlar. Bu yüzden ya bağışlıyor ya da ‘doğru kişiye’ satıyorlar. Kıymetini bileceğine inanırlarsa ailelerine bırakıyorlar. Kitaplarını sağlığında İSAM’a bağışlayan Yavuz Argıt ise onlardan ayrılamadığı için kütüphanenin yanıbaşında yaşıyor.
Kitap bir tutkudur. Sadece okunmaz, özenle korunup saklanır. Onları raflara dizmek, dokunmak, zaman zaman açıp okumak, kağıdın kokusunu içine çekmek ayrı bir hazdır. Bu zevki bir defa tadan ve peşine düşer, kütüphanelerini ince ince bir dantel gibi işler, ancak onlardan sonra kütüphanelerine ne olacağının da endişesini taşır.
Kendisinden sonra kullanılması için bağışlayanlar, ailesine bırakanlar, bir müzayede evine, bir sahafa verenler… Kütüphanelerini satarken ya da bağışlarken neye dikkat ediyorlar, cevabını aradık. Bu esnada Yavuz Amca’yla da karşılaştık: kitaplarını İSAM kütüphanesine bağışlamış ancak kitaplarından ayrılamayınca o da İSAM’da yaşamaya başlamış.
KÜTÜPHANELERİN DURUMU BAĞIŞ İSTEĞİNİ AZALTIYOR
İstanbul’un bilinen sahaflarından biri olan Nigar Sahaf‘tan görüştüğümüz Asuman Bektaş, kitap koleksiyonerlerinin yaşarken kütüphanelerini satmaları veya bağış yapmalarının oldukça az görüldüğünü söylüyor. Koleksiyonerlerin bir süre sonra haklı olarak tıkandıklarını ifade eden Bektaş, “Hem bir doygunluk yaşıyorlar, hem de ellerinde ayıklamak istedikleri kimi kitapları değerinde satıp satamayacakları şüphesini yaşıyorlar. Kurumların ayırdıkları bütçe ve ilgiyi bilmenin sıkıntısı oluyor bu. Geriye kalan seçenek müzayede firmalarına başvurmak oluyor. Kimi üniversite kütüphanelerinin ve kurum kütüphanelerinin vaziyetine şahit olmak bağış yapma isteğini zayıflatıyor.” diye anlatıyor koleksiyonerlerin durumunu.
NADİR KOLEKSİYON YURT DIŞINA GİTTİ
Asuman Hanım, kütüphanesini satanlar arasında ilk aklına gelen ismin Türkiye’nin dünya genelinde en nadir kitap koleksiyonuna sahip olan Şefik Atabey olduğunu söylüyor. “Atabey, kütüphanesinin tamamını İsveç’te bir iş adamına 4,5 milyon dolara sattı. O da sonradan Atabey koleksiyonunu Sotheby’s müzayedesine koydu. Bir Türkoloji enstitüsü mahiyetindeki koleksiyon yurtdışına gitti. İçerik olarak nadir kitap koleksiyonuna sahip diğer bir okur-koleksiyoner Necmeddin Hilav ise, ‘Benden sonra tufan, beni ilgilendirmiyor ister satar ev alırlar, ister aralarında paylaşırlar.’ diyormuş. Hocanın ölümünden sonra aile üyelerinin sahafları eve çağırarak Hilav koleksiyonunu sattı.”
SATIŞ VARSA İHTİYAÇ DA VARDIR
Türkiye’nin en iyi kütüphaneleri arasında ön sıralarda olan TDV İslam Araştırmaları Merkezi kütüphanesi de çok sayıda kişisel koleksiyona ev sahipliği yapıyor. Müdür Yardımcısı Recep Yıldız, koleksiyon sahiplerinin vefatlarından sonra kitaplarının dağılmasını istemediklerini, yoğun, canlı ve kullanılan bir kütüphanede değerlenmesini tercih ettikleri için bağışta bulunduklarını söylüyor.
Yıldız, “Ancak eğer kişi sağlığında kitaplarını satıyorsa, işin içine ihtiyaç girmiştir” diyor. İSAM‘da özel koleksiyonlar için ayrılmış 4 bölüm var. Edebiyat tarihi araştırmacısı ve şair olan Orhan Şaik Gökyay, değerli kitaplardan oluşan kütüphanesini vefatından sonra alınmak üzere bağışlamış. Bölümde 10 bine yakın edebiyat ağırlıklı kitap ve dergiler var.
Yavuz Argıt koleksiyonu ise hala büyümeye devam ediyor. Ağrı milletvekili ve Ağrı senatörü olan Kasım Küfrevi’nin kızı babasının vefatından sonra 2-3 yıl boyunca kütüphaneleri araştırmış, en sonunda İSAM’ı uygun bulmuş. Koleksiyonda 3300 civarında çok değerli el yazması ve matbuu Arapça eserler var. Nuhoğlu ailesi koleksiyonunu Dr. Hidayet Nuhoğlu bağışlamış. Babaları Ankara’da sahafmış. Ondan kalma koleksiyonu, “İlim adına bağışlamak istiyorum” diyerek 5000 civarındaki kitabı bağışlamış.
HEM KİTAP HEM ÇİKOLATA İKRAMI
Yılmaz, koleksiyonerler arasında Prof. Nejat Göğünç’ü gülümseyerek hatırlıyor. Göğünç her gelişinde çanta çanta kitap getirir, hangi servise geliyorsa, o servisteki kişi sayısı kadar da çikolata getirirmiş. “Benim kitaplarımla uğraşıyorsunuz, zahmete giriyorsunuz” diye kütüphane personeline ikram edermiş.
Kütüphanedeki özel koleksiyon sayısı 30’a yakın. Prof. Dr. Nihat Çetin koleksiyonu vefatından sonra alınmış ve kütüphanenin Arap Dili ve Edebiyatıyla ilgili eksiğini karşılamış. Prof. Dr. Tahsin Yazıcı’nın kitapları sağlığında kendisinden alınmış. Kütüphanenin Fars Edebiyatı kaynaklarını sağlamış. Kendisi aslen Orman Yüksek Mühendisi olan H. Fahrettin Başaran özel ilgisi nedeniyle Anadolu’dan Osmanlıca ve tarih kitaplarını toplamış.
Ziyad Ebül Ziya, Albert Hourani, Hilmi Oflaz gibi isimlerin koleksiyoları da İSAM’da bulunuyor. Prof Dr. Kemal Beydilli ve Turgut Akpınar ise parça parça kitap bağışında bulunuyor. Prof. İlber Ortaylı ara ara kitapları arasından seçmede bulunup bir kısmını Marmara Üniversitesi kütüphanesine, bir kısmını İSAM’a gönderiyor.
Atatürk Kitaplığı da önemli isimlerin kitaplarını bağışlamak ya da satmak için seçtiği kütüphanelerden biri. Edebiyatçılarımızdan Behçet Kemal Çağlar, Fatma Aliye Hanım, Halit Fahri Ozansoy, Muallim Cevdet, Ahmet Kutsi Tecer ve devlet adamlarımızdan Haşim İşcan, Tarık Zafer Tunaya, Cevdet Paşa Yazmaları, Fahrettin Kerim Gökay, Hukukçu Mahzar Nedim Göknil gibi isimlerin kütüphaneleri Atatürk Kitaplığı’nda bulunuyor.
KİTAPLARININ GÖTÜRDÜĞÜ YERE GİTTİ
Yavuz Argıt kütüphanesini sağlığında İSAM’a bağışlayan koleksiyonerlerden biri. Kitaplarını bağışlamış ama bir taraftan da onlardan vazgeçememiş. Durum böyle olunca İSAM kitaplarla birlikte Argıt’ı da davet etmiş kütüphaneye. Yavuz Argıt, yani İSAM’ın Yavuz Amca’sı kitaplarıyla birlikte, yaşadığı İzmit’ten İSAM’a taşınmış. Kitaplara olan düşkünlüğü ve mesleği gereği 7-8 ay denizde olmasının, karşısındaki insana haksızlık olacağını düşünüp hiç evlenmeyen Yavuz Amca’ya misafirhanede bir yer ayarlanıp, bir de maaş bağlanmış.
ELİNDE KİTAPLA TÜRKİYE’Yİ DOLAŞMIŞ
Yavuz Amca 19 yaşına kadar eline ne geçerse okuduğunu, başkalarının kitaplarını ödünç aldığını anlatıyor. Zamanla okuyacağı kitapları satın alıp, okuduğu kitabı saklamaya başlamış. Gemilerde çalışmaya başlayınca kitap sevgisi daha da artmış.
Her sefere çıktığında yanında 11, 12 koli kitap götürmüş. Bir sefere 300- 500 kitapla gidiyormuş. Gemiyle sefere çıkmadığında bir otobüse atlayıp bu sefer karada bir sefere çıkıyormuş. Neden derseniz, yolda kitap okumak için. Böyle neredeyse tüm Türkiye’yi dolaşmış.
Tabi böylece kitaplar birikmiş, devasa bir kütüphane haline gelmiş. Kitapları “Bağışlayacağım” deyince İSAM Yavuz Amca ile iletişime geçmiş. Diğer yandan Sapanca Kütüphanesi de kitapları almak istiyormuş. Ama gönderilen memurlar işin içinden çıkamayınca, ‘Aksi bir ihtiyar amca var. Biz vazgeçtik’ deyip gitmişler.
KİTAPLARINDAN AYRILAMAYINCA
Yavuz Amca 4 ay sonra geri döndüğünde İSAM ulaşmış ona. İstanbul uzak. Kitaplarından kopmak zor gelince, “Sen de geliyorsun, hadi” demişler Yavuz Amca’ya. On yıldır Yavuz Amca İSAM’da yaşıyor. Oradan aldığı maaşla kitap alıyor yine ama artık kitaplar kütüphaneye koyulacağı için sadece kendi ilgi alanında değil. Başkalarını da düşünerek alıyor kitapları. Felsefe, Tasavvuf, Astronomi, Tabiat, Sosyoloji, Psikoloji ilgisini çekiyor.
Yavuz Amca o kadar mutlu ki, “Kaldığım yere Hane-i Saadet, Kütüphaneye de Puthane diyorum. Ben de arasında gidip geliyorum” diyor. Yavuz Amca günde rahatlıkla 1000 sayfa okuyor. Odasında okunmamış 5000 kitap var. Kütüphane çalışanları Yavuz Amca’ya gözleri gibi bakıyor. İlaçlarını alıp almadığını, perhizini takip ediyorlar.
23.11.2008
https://www.yenisafak.com/yenisafakpazar/kitaplar-mirasa-degil-kutuphaneye-151845