Manevi destek alanın ağrısı azaldı
Hastanelerde hasta ve yakınlarına manevi destek verilmesi konusunda pilot bir çalışma yapan Ulus Devlet Hastanesi Palyatif Bakım Birimi Başkanı Doç. Dr. Ayla Kabalak, manevi destek alan hastaların tedaviye cevaplarının arttığını, ağrılarının azaldığını, depresif hallerinin düzeldiğini söylüyor. Kabalak, hastane çalışanlarının bile manevi destek talep ettiğini ifade ediyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan, “Hastanelerde Manevi Destek Sunmaya Yönelik İşbirliği Protokolü”, pilot uygulama sonrası başlayacak ve manevi destek uzmanları tarafından hastalara manevi açıdan destek verilmesi sağlanacak.
Her ne kadar yeni ve de bilinmeyen bir konu olsa da önümüzde bu konuda yapılmış örnek bir çalışma var. 2012 yılında Ankara İlahiyat Fakültesi bu konuda eğitim vermeye başlamış, daha sonra Ankara İlahiyat Fakültesi, Ankara Ulus Devlet Hastanesi ve Sağlık ve Sosyal Dernekler Federasyonu arasında imzalanan protokolle Ulus Devlet Hastanesi palyatif bakım servisinde pilot bir uygulama yapılmıştı. Bu çalışma nasıl yapıldı, nasıl sonuç verdi, hastalara nasıl yansıdı? Konunun uzmanlarıyla konuştuk.
DÜNYADA UYGULANAN BİR SİSTEM
Doç. Dr. Afife Ayla Kabalak
Doç. Dr. Afife Ayla Kabalak, Ankara Ulus Devlet Hastanesi Palyatif Bakım biriminin sorumlusu aynı zamanda kurucusu. Palyatif bakımı, kanser, felç, ALS, MS gibi ilerleyen ya da geri dönüşü zor hastanın yaşam kalitesini arttırmak olarak tanımlayabiliriz.
Palyatif bakımda ağrı, beslenme ve solunum sorunları, bası yaraları, kabızlık, iştahsızlık gibi yaşam kalitesini düşüren semptomları azaltmak ve hasta ve yakınlarına manevi ve psikolojik olarak destek vermek amaçlanıyor. Manevi destek de palyatif bakıma giriyor.
Kültürümüzde zaten var
Doç. Dr. Ayla Kabalak aslında bu kavramın bizim kültürümüzde, dinimizde her zaman mevcut olduğunu, farklı isimler altında olsa da palyatif bakım verildiğini ifade ediyor. Ülkemizde palyatif bakım daha önceleri sadece onkoloji bölümlerinin içinde vardı. Ancak yaşlanan nüfus ve ölümcül hastalıklarda hayatta kalma şansı da arttığı için ayrı birimler kurulmaya başlandı.
Bunlardan ilki Doç. Ayla Kabalak’ın Ulus Devlet Hastanesi’nde kurduğu birim. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikoloji bölümü hocalarından ve Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan hem hasta, hem hasta yakını, hem de çalışan personel için manevi destek hizmeti almışlar.
ÖLÜM VEDA DEĞİL
Ölümcül ve tedavisi uzun süren hastalıklarda bir süre sonra ciddi depresyon, aile içi çatışmalar ve ölüm korkusunun geliştiğini anlatan Kabalak, bu nedenle hasta ve hasta yakınlarının, hem tedavi süresince hem de hastanın kaybı sonrası yakınlarına, ciddi psikolojik destek sunulması gerektiğini söylüyor.
Tüm dünyada, hatta özellikle dünyaca ünlü kanser merkezlerinin içinde, manevi bakımın ve desteğin yeri ve önemi çok büyük olduğuna dikkat çeken Kabalak, “Doğum ve yaşam ne kadar normal ve doğal süreçlerse hastalık ve ölüm de o kadar doğal süreçler. Bu süreci kabullenmek ve bunun aslında bir veda ve bir son olmadığına dair huzuru ve bilinci yakalamak manevi desteğin en önemli amacı” diyor.
YAŞAM SEVİNCİ ARTTI
Hasta ve hasta yakınına nasıl yaklaşılacağının iyi bilinmesinin çok önemli olduğuna ve bunun eğitim gerektirdiğine dikkat çeken Doç Dr. Kabalak, yaklaşık 3 yıllık deneyimlerinde manevi desteğin hem hasta, hem hasta yakını hem de çalışan için çok önemli olduğunu gözlediklerini söylüyor. İlk uygulamalarında müftülük tarafından tayin edilen bir bay ve bir bayan vaizle yola çıkmışlar.
Tedaviye cevap arttı
Başarılı olunca din psikologları ile çalışmaya karar verip İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi bölüm başkanı Prof. Dr. Öznur Özdoğan ve ekibi ile protokol imzalamışlar. Çalışmaya dönüşümlü olarak iki grup halinde 20’şer doktora öğrencisi katılmış. Yaklaşık 8 ay süren çalışma sonucu çok ciddi bir memnuniyet oranı yakalanmış ve talepler giderek artmış. Doç. Kabalak, “Hastaların tedaviye uyumu ve cevabı arttı. Fizik tedavi gibi zorlayıcı ve ağrılı işlemleri daha kolay tolere etmeye başladılar. Yakınlarına ve sağlık personeline ruh halleri nedeniyle kötü davranan hastalar son derece iyimser ve sevgi dolu oldular. Yakınları ile olan ilişkileri düzeldi, küs oldukları dostları, akrabaları ile barıştılar, helalleştiler.
Ağrı kesici ihtiyacı azaldı
Bir diğer önemli gözlemim ise hastaların ağrı kesicilere verdiği yanıt arttı, ağrı kesici dozlarında ciddi azalma yapmamız gerekti. Depresif halleri düzeldiğinden iştahları arttı, kısa vadeli bile olsa gelecek planları yapar oldular. Kendilerini sevdiler, affettiler, ölümü yeni bir başlangıç olarak gördüler. Bilinci açık olan hastalar evlerine gitmek, bu süreci kendi evlerinde sevdikleri ile birlikte geçirmek istediler”
GÜNÜMÜZDE DAHA ÇOK GEREKLİ
Marmara Üniversitesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı, Din psikoloğu Dr. Ali Ayten, kanser gibi ciddi rahatsızlık durumlarında insanın “neden” sorusunu sorduğunu ve bir anlam arayışı ve bir başa çıkma sürecine girdiğini söylüyor.
Ayten, “Böyle durumlarda psikolojik ve manevi destek iyileşme ve tedaviye olumlu cevap verme sürecini destekler. Bireyin daha huzurlu ve sukunet içerisinde olmasına yardım eder. Bu durumda olan kişilerin dinî/manevî referanslarla desteklenmesi süreci dinî ve manevî bakım olarak isimlendirilir” diyor.
Batı dünyasında bu hizmetin dileyen herkese başta hastane ve hapishane olmak üzere pek çok kurumda sunulduğunu anlatan Ayten, bizde ise geçmişte daha kolektivist bir yaşam tarzına sahip olan toplumumuzun kendi manevi bakımını kendisinin yaptığını, günümüzde ise şehirleşmeyle birlikte insanlar daha bireysel ve yalnız durumda oldukları için manevi ilgi ve yönelime daha çok ihtiyaç duyduğunu ifade ediyor.
MANEVİ MEKANLAR DA ZİYARET EDİLMELİ
Ayten, destek hizmetinin sadece teselli etmekle sınırlı kalmaması gerektiğini söylerken, “Kişinin kaybettiği anlamı ve kontrolü yeniden kazanmasına, başına gelen sıkıntıları manevi alanda olgunlaşmasını sağlayacak vesileler olarak görmesine de yardımcı olmalıdır. Bu nedenle dini bilen, psikoloji bilgisi olan, tıbbi literatüre uyum sağlayabilecek, empati kurabilen, sağlam karakterli, diğerkam, insanları etkin bir şekilde dinlemesini bilen, onların manevi hassasiyetlerine saygılı kişiler bu hizmeti vermelidir” diyor.
Dinî/manevî danışmanlık hizmetinin, kültürel unsurları dikkate alan yerel bir hizmet olması gerektiğine işaret eden Ali Ayten, kültürümüzde “Her şeyde bir hayır var, sabrın sonu selamettir, Mevla neylerse güzel eyler” şeklinde vücud bulmuş deyişleri, manevi destek içerikli hikâyeleri, manevi mekân ziyaretlerini (Türbe, Cami vs), sürece taşıyabilmek gerektiğine de dikkat çekiyor ve Anadolu maneviyatının, tasavvuftaki mistik unsurların uygulama sürecine profesyonel bir şekilde taşınabilmesinin yararlı olacağını anlatıyor.
EKSİK PARÇAYI MANEVİ DESTEKLE TAMAMLADIK
Sağlık ve Sosyal Dernekler Federasyonu Başkanı Dr. Orhan Koç, bir hekim olarak, palyatif bakım biriminde tedavi gören hastaların ve yakınlarının, beklenmedik bir anda amansız rahatsızlıklarla mücadele etmek zorunda kalmalarının gerçekten üstesinden gelinmesi zor bir durum olduğunu hep gözlediğini söylüyor.
Palyatif bakım ekibinin hastalar ve yakınlarına ellerinden gelen yardımı yapmalarına ve psikolojik açıdan da desteklemelerine rağmen, bu kişilerin kendilerinin cezalandırıldıklarını düşündüklerini anlatan Koç, eksik kalan bir parça olduğunu bildiklerini ve çözüm aradıklarını ifade ediyor.
Bu konuda yurt dışı uygulamalarda da spiritüel yaklaşım olduğunu ve ülkemizde de son yıllarda bu alanda yüksek lisans eğitimi veren üniversitelerimizin varlığını bildiklerini anlatan Koç, “Bu hizmeti pekala biz de verebilirdik. Bu manevi terapinin eksik kalan yönümüzü tamamlayacağını düşündük. Bunun için resmi girişimleri dernek olarak başlatıp ilgili tarafları bir araya getirerek resmiyete kavuşturduk” sözleriyle manevi destek hizmetini nasıl başlattıklarını anlatıyor.
İLK ÇALIŞTAYI YAPTILAR
Son 5 yıldır bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı, Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, İlahiyat Fakülteleri ve sivil toplum kuruluşlarının ciddi çalışmaları olduğunu ifade eden Dr. Orhan Koç, “Palyatif Bakım Derneği, Toplum Ruh Sağlığı Derneği ve Evde Sağlık Ve Sosyal Hizmetler Derneği olarak bakanlıklarla birlikte 24 Mayıs 2012 tarihinde Ankara’da I.Ulusal Din Psikolojisi ve Manevi Bakım çalıştayını düzenledik.
Çalıştayımıza yurt içi ve yurt dışından 100’e yakın manevi bakım, din psikolojisi ve sağlık alanından ilgili uzmanlar katıldı. Çalıştay bu alanda ülkemizde yapılan ilk akademik çalışma oldu” diyor. Manevi desteğin sağlık hizmeti içerisinde olması gereken bir alan olduğunu da ifade eden Koç, ilk etapta yeterli bilgilendirme yapılıncaya kadar tedavi gören hastalara ne tür hizmetlerin verildiği yönünde bilgiler verilmesi ve hasta veya yakınlarının talebi doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.
DİN PSİKOLOGLARI GÖREV ALMALI
Tüm tedavi süreçlerinde hasta ve yakınının manevi yönünün göz önüne alınması gerektiğine dikkat çeken Dr. Orhan Koç, palyatif bakım hastaları özelinde ise manevi terapinin ayrı bir yeri olduğunun altını çiziyor. Koç, “Psikolojik destek psikologlar tarafından verilmeli, manevi terapi ise yurt dışı uygulamalarda olduğu gibi mutlaka ilgili fakültelerden mezun ( ilahiyat fakültesi ) olan ve din psikolojisi alanında yüksek lisans yapan kişiler olmalı.
Belki bu konuda ilahiyat fakültesi mezunu olmak şartı ile sertifikasyon programları ile ilk etapta talebi karşılamada değerlendirilebilinir ama nihayetinde mutlaka meslek ve görev tanımı yapılmalıdır. Eğitim veren fakültelerinde müfredatı gözden geçirilmeli ve mutlaka hastanede uygulamalı staj konulmalıdır” diyor.
Yol gösterici olacak
Sağlık Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın imzaladığı protokolü de değerlendiren Koç, “Gelinen noktanın çok anlamlı olduğunu düşünüyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın konuya göstermiş olduğu hassasiyeti biliyor ve yakından takip ediyoruz. Yapılan protokolün ilk etapta pilot olarak uygulanacak olması sürecin daha sağlıklı gitmesini sağlayacağına inanıyoruz. Bu uygulamadaki geri bildirimlerin ve yaşanan diğer tecrübelerin ışığı altında verilmesi gereken eğitimlerin içeriği, istihdam modellemesinin gerekliliği, yetki ve sorumluluk sınırlarının iyi çizilmesi noktasında yol gösterici olacağını düşünmekteyiz” diyor.
YERİNE GÖRE ANNE YERİNE GÖRE EVLAT OLUYORUZ
Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde de din görevlileri, hastane bünyesinde oluşturulan “Manevi Destek Birimi” çerçevesinde durumu ağır hastalar ile refakatçilerine Türkçe, Kürtçe ve Arapça dillerinde manevi destek veriyor. Din görevlisi Rukiye Güloğlu, hastalardan gelen talep üzerine dua okuduklarını, onlarla sohbet edip, dertleştiklerini söylüyor. İmam Mustafa Baran ise hastaları yalnız bırakmadıklarını, kimi zaman evlat, kimi zaman anne babalık yaptıklarını söylüyor. Baran, “Peygamber efendimizin hayatından örnekler anlatıyoruz. Taleplerine göre onlara Kur’an-ı Kerim okuyoruz. Bazen de onlarla çay içip sohbet ediyoruz.”diyor.
Hasta yakını Murat Kılıç: Sohbet ederek rahatlatırlardı
ALS hastalığına yakalanan İhsan Kılıç, 2 ay önce vefat etmiş. Oğlu Murat Kılıç babasının rahatsızlığını ilk duyduklarında inanamadıklarını ifade ediyor.
“Sevdiğin biri böyle bir hastalığa yakalandığında ‘Neden o’ diye soruyorsun. Fakat babam inançlı bir insandı. O bizi sakinleştirdi. ‘Allah’tan gelen bir şey. O kadar insan hastalığa yakalanıyor. Kanser, ALS. Bundan kaçış yok’ dedi. Dirayetli bir insandı babam” diyen Murat Kılıç, babasının sekiz ay yatalak olduğunu, boğazı delinerek solunum ünitesine bağlanmak zorunda kaldığını anlatıyor.
Kılıç, Ulus Devlet Hastanesi Palyatif bakım servisinde din görevlilerinin geldiğini babasıyla sohbet ettiklerini, kendileri ile de konuştuklarını ifade ediyor. Kılıç, “Bize herkesin bu hastalığa yakalanabileceğini, yapılması gerekenin bundan sonra tevekkül içinde dua etmek olduğunu, rahatlatmak, konuşmak olduğunu söylediler.
Psikoterapi gibi geldi. Babam gelen din görevlilerini çok seviyordu. Onlarla baya sohbet ediyorlardı. Grup halinde geliyorlardı. Gerçekten bu hizmetin bize de faydası oldu. Geçen gün televizyonda bu hizmetin Diyanet İşleri ve Sağlık Bakanlığı arasındaki bir anlaşmayla yaygınlaştırılacağını izledim. Protokol imzalamışlar. Ben çok gurur duydum. Bunlar çok gerekli. Resmen psikoterapi oluyor hastaya ve hastanın moralini de yüksek tutuyor. Müthiş faydalı bir şey. Ben doğrudan ya da dolaylı olarak emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum” diyor.
Hasta yakını Satı Çetinbağ: Eşimin yüzünü güldürdüler
Satı Çetinbağ ve eşi Hanife Çetinbağ Bartın’da yaşıyor. Hanife Hanım’ın rahatsızlığı süresince Ulus Devlet Hastanesi’nde kalmışlar. Satı Çetinbağ manevi destek hizmetinden çok memnun olduğunu, maddi manevi kendilerine çok faydası olduğunu dile getiriyor ve “Allah razı olsun” diyor. Bir erkek ve bir kadın olmak üzere 2 manevi destek uzmanının kendilerini ziyaret ettiğini anlatan Çetinbağ, “Eşim onları görünce yüzü gülmeye başlıyordu. İstediği için ona Kur’an da okuyorlardı. Benimle de ilgilenip konuştular. Her türlü ihtiyacımız olduğunda kendilerine söylememizi istediler” diyor. Hanife Hanım’ın tedavisi evde devam ediyor.
25.01.2015
https://www.yenisafak.com/yenisafakpazar/manevi-destek-alanin-agrisi-azaldi-2069028